Belçika’nın başkenti Brüksel’de, Afrikalı siyah bir mültecinin polis tarafından gözaltında öldürülmesine karşı isyan çıktı. 23 yaşındaki İbrahima Barrie, Pandemi nedeniyle uygulanan gece sokağa çıkma yasağına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınırken, polisin kötü muamelesini cep telefonuyla çekmeye çalışmış, daha sonra götürüldüğü polis merkezinden cesedi çıkmıştı.
İbrahima’nın polis tarafından dayak ve işkenceyle katledilmesine karşı, Bruksel’de binlerce kişi sokağa döküldü. Polisle sert çatışmalar yaşandı, bir polis karakolu ve bazı polis araçları ateşe verildi, çok sayıda mağazanın cam çerçevesi indirildi, bazıları yağmalandı. Siyahların ve göçmenlerin polise karşı ve anti-ırkçı gösterilerinde, antifaşist beyaz gençlerin, işçilerin ve öğrencilerin de yoğun olarak yer aldığı belirtiliyor.
Avrupa Birliği’nin merkezinin de bulunduğu Belçika, Avrupa kazanının kaynayan ülkelerinden biri. Belçika’daki işçi sınıfı ve kitle gösterisi dalgaları Türkiye’de bir Fransa’dakiler kadar gündemleşmese de, kısa bir kaç hatırlatma yeterli olacaktır:
2014 yılında kemer sıkma paketine (emeklilik yaşının artırılması, ücretlerin dondudurulması, sosyal hakların budanması) karşı 100 bin işçinin gösterisinde polisle çatışmalar yaşandı, polis araçları tahrip edildi. Gösteri, çatışma ve barikatlar Brüksel cadde ve sokaklarında saatlerce sürdü. Bu, Avrupa’da 2010-15 döneminde, kemer sıkma paketlerine karşı yaşanan sayısız genel grev ve gösterinin en güçlü ve militan olanlarından biriydi.
2016’da bu kez çalışma gününün uzatılmasına karşı 60 bin işçinin gösterisinde polisle sert çatışmalar yaşandı.
2018 yılında, Fransa’da başlayan Sarı Yelekliler hareketi hızla Belçika’ya yayıldı ve Belçikalı güvencesiz işçi, öğrenci ve emekli ağırlıklı Sarı Yelekli hareketi ile Belçika polisi arasında çok sayıda çatışma yaşandı. Belçikalı Sarı Yelekliler bir eylemde başbakanın istifası istemiyle hükümet binasına yürüyüp işgal etme girişiminde bulundu. Çatışmalarda çok sayıda eylemci ve polis yaralandı.
2020’nin Nisan ayında, Brüksel’de scooterlı 19 yaşında bir gencin polis arabasıyla kasıtlı olarak ezilerek öldürülmesine karşı, sosyal medyadan yapılan çağrıyla küçük çaplı bir gençlik (güvencesiz genç işçi, işsiz ve öğrenciler) isyanı daha yaşandı. Polis araçları tahrip edildi, cam çerçeveler indi, yaralanma ve gözaltılar oldu.
ABD’deki George Floyd isyanı ve direnişine, en güçlü reflekslerden birini veren yine Belçika’daydı. Brüksel’de siyahların ve göçmenlerin, beyaz antifaşistlerin de destek verdiği Temmuz 2020’deki 10 bin kişilik eylemi, Avrupa’daki siyah eylemlerinin en militan ve çatışmalı olanlarından biriydi. Siyah ve göçmen eylemlerinde de çatışmalar yaşandı.
Belçika aslında yalnızca Fransa ve kültürüne en yakın ülke olmasıyla değil, Kıta Avrupası’nda kapitalist büyük modern sanayinin ilk ve en hızlı geliştiği ve yoğunlaştığı ülke olarak, tarihsel olarak güçlü ve sert sınıf savaşımları geleneğine sahip bir ülke. Sanayi proletaryasının gücünü görece koruması, göçmen akımları, Valonlar ile Flamanlar arasındaki gerilim, AB’nin ve NATO’nun yönetim merkezi olması, coğrafi konumunun (Almanya ve Fransa ile sınırdaş, Britanya ile geçiş kapısı) ekonomi, ticaret ve siyasetini doğrudan etkilemesi, 2020’de yüzde 10 ile en sert ekonomik daralmalardan birini yaşamış olması, Pandemiden küçük nüfusuna oranla en sert etkilenen ülkelerden biri olması (11 milyon nüfusta 800 bin vaka, 25 bin ölüm), bir yandan Avrupa’nın en büyük cirolu kapitalist tekellerine sahip olup diğer yandan işçilerin yaşadığı büyük yoksullaşma… Belçika’daki kriz, çelişki ve çatışmaları derinleştiriyor.
Bu arada, ezilen ırka, göçmenlere, kadınlara, işçilere dönük kapitalist polis-devlet terörüne ve cinayetlerine karşı, polis merkezlerinin yakılması, katil polis aygıtlarının kaldırılması ve dağıtılması isteminin isyanlarla yükseltilmesi, dünya çapında yaygınlaşan bir mücadele geleneği haline geliyor.